14 Kasım 2011 Pazartesi

:)) mutfak dünyasının prensesi, lezzet aleminin en bal kadını....!!‏

çok sevdim.... canımsınnnn :)))))

deli manyak birşey.... tüm karamsar görüntüsünün altında mavi bir umut koktu bana...

Keşke öyle olsaydı da olmadı.
Bir adağım vardı aziz hazreti Nikolas:
sirke dağıtacakmışım, yanlışlıkla şarap dağıtmışım
adak yedi kat yukarıdan onay almadı.
"bir zaman sonra anlayacaksın" diyen dinlere içim ısınmadı
çünkü üniformaları sevmem, anlamayacağım tuttu, hıçkırık gibiydi
su verdiler geçmedi.
bir şarkı dinlesek ya,
hani şu kaldırımda,
"the blue bus is calling us."
taksi!
şoför bey. basınız gaza, yakalayalım şu otobüsü,
hele ki lütfen parmaklarımızın ucu çöle dönüşmeden
uçurumdan düşmek üzere olan bir topun
arkasında bıraktığı piknik gerginliğini fazlaca sevmeden
yorgandan sıkılan ayağın, üşüyüp geri dönmek istediğinde
sığındığı diğer ayağa büyük kıymetler biçmeden
yakalayalım şu otobüsü.
olmadı şoför bey biliyorsunuz, kaçıyorum. "ne olmadı?" olmadı işte.
olmadı bir şeyler ki
bir arada kelimesi haalaa ayrı yazılıyor
nar rengi sardunyalar beni hüzünlendiriyor.
adaklarım ağaçlarda idam ediliyor.
bu beni ve arkadaşlarımı
mavi otobüse yetiştirin de parası neyse vereceğiz.
durumumuz yok ama bakaceğiz.
manifestolarımız var,
onları versek olur mu?
ama bakın sabaha karşı rakı masasında bozdursanız,
çok para eder bunlar.
"olmaz." keşke öyle olsaydı da yine olmadı.
taksiden iner, ucuz romantik olmaktan gurur duyarım.
denklemin sağı solu belli değil.
mesela sartre olmaktan da gurur duyarım,
denklemin öbür ucuna madak koyarım,
oh allahım ben seni yok saymaktan da gurur duyarım.
yalancısın, milyarlarca piçini başıma saldın, hani evlenecektik allahım.
ok.
karıştı mı iç deniz, karıştı. taksisiz de yol alırım.
yetişemedik otobüse işte, olmaz, olmadı daha önce
de.
anlattım da üstelik,
hayaletimin çarşafını serdim, balonluydu, hatırlarsınız
yatınız, baharlı hayallere dalınız ben gibi
ama rica ederim gecenin bir körü el yordamıyla
yatağıma sızmayınız.
uyarıyorum sizi:
koynumda adı konmamış bir sevgi yatar,
uyanır, ilk iş acı yaşıyor mu diye bakar.
zor iş, zor çok zorzorzorzorzor
yatalak bir acıya değirmen olmak
ölümden korkmadan yaşlanmak
çatıdan yuvarlamak isterdim tekerlekli sandalyemi
-ki ben beyaz ölüm kuşlarını o kadar da sevmezim-.
ne gibi? bisikletimi yokuş aşağı iter gibi.
-ayıptır yazıktır günahtır anneme aldırdım sigaramı-
içte bir yabancının katarları
dumanlı tütsülü dumanlı tütsülü ve dumanlı
o dumana aklım giderse, bir gemi
limanda, bir tren
rayında, bir aşk
sathında, hiç kalır mı?
kalmaz da ben, huzursuz bir kondüktör gibi beklesem mi son durağımı?
en azından birileri paketlese beni ve bizi -gece huzursuzlarını, pencere körlerini, nokta mağdurlarını, trt radyoları fanlarını, mevsim anormallerini, mezarında öteki yazanları-
yaldızlı kap kağıtlarıyla.
muhakkak şöyle etiketleseler sonra:
-özger'i selamlarım-
merhaba canım!
kalem

tarçın ceviz ve anason....

ahh bi tütün sarıp anasona banıp banıp çekmek vardı içe içe ama :))))
bana kokuları yetiyor... aslında bana tarçın kokusu da yetiyordu ama arada anasonla tütün molası da ii olurdu hani:)
tarçın ve ceviz diyecektim balıklarıma ama tarçın ve anason demeye karar verdim... ya da üçleyelim... :)

bu arada kuş diyordum ya vazgeçtim... iki tane balık almaya karar verdim... ve hatta dediğim gibi 3... tarçın, ceviz ve anason :))))

baksana balık almaktan bahsediyorum... sanırım diriliyorum... bi anlık geçici bişey de olabilir ama hissiyatı güzel...
anlık da olsa yaşamak güzel şeymiş sahiden...

21 Eylül 2011 Çarşamba

ruben dario... all time best...

NOKTÜRN
Ruben Dario
Gecenin sessizliği,
hüzünlü bir geceden gelensessizlik—
Neden titrer ruhum böyle benim?
Kalbimin uğultusunu duyarım,
ve yumuşak bir fırtına içinden geçer beynimin.
Uykusuzluk! Uyuyamamak, ve gene derüyâ görmek.
Ben kendi örneklik parçasıyım
ruhsal kesip parçalarına ayırmanın,
kendi kendimin Hamlet’i!
Sulandırmak için kederimi
gecenin şarabı içersinde
karanlığın harikulâde kristali içersinde
—Ve sorarım kendime:
Ne zaman ağaracak tan yeri?
Birisi kapıyı kapattı
—Birisi geçip gitti
—Saat üçü çaldı
—Ah keşke O olsaydı!
...

http://forum.mevsimsiz.net/index.php?showtopic=3635&st=25

24 Temmuz 2011 Pazar

ve yine döndüm işte...

ve işte yine döndüm sana... başladığım yerdeyim... dönüp dolaşıp yine kendime geliyorum... ve buradayım işte yine... kalemin kağıdın tadı yok ama güzel tarafı eskiyebilmen... eskimeden orada kalabilmen... ve silinmeden tabii ki :))) ya da kaybolmadan... kronik kısırdöngünün yine başlangıç noktasındayım... nerden mi anladım... yazmamdan... eskiden ağlamalarım başlardı... şimdi ise yazmalarım... ikisi de içimdekileri dışa atmanın farklı yolları... aynı işi görüyor... yazmak en aıdnan somutlaştırıp bakileştiriyor... kronik kısır döngümün farklı noktalarında kendimi dah iyi hissettiğim zamanlarda dönüp bakabiliyorum... kendime dışardan bakıyorum... bir yabancıya bakar gibi... o zaman hissetmeden sadece düşünerek görüyorum kendimi... çözümlemeye, çözmeye yeter değil tabii ama haritayı çizdiriyor...

ve işte sana döndüm yine... kendime... eskiden ağlamalarımdan anlardım şimdi yazmalarımdan... saklayabiliyorum kelimelerimi... sonra okuyabilmek için... okumanın faydası var mı sonradan... yok... ama olsun... paronayak olmadığımı anlıyorum... biraz daha somutlaştırıyorum...

derin nefes alıp bir süre tutmak zamanındayım döngünün.... geçecek... kriz gibi... içeriyi yerlebir eden ama neyseki dışardan görülmeyen... sakin olup derin nefes almalı... ve öylece tutup biraz kalakalmalı...

düşünmek istememe eversindeyim kronik döngünün... istemiyorum düşünmek... canım sıkılıyor... yazmalarım da düşünmelerden kaçmalarım olsa gerek... yazınca düşünmek zorunda değilim... off .... canım sıkılıyor... düşünmek istemiyorum... canım sıkılıyor... düşünmek istemiyorum... canım sıkılıyor... zaten düşünmek zorunda olduğumu kim söyledi... düşünmek istemiyorum canım sıkılıyor.... nefes de alamıyorum artık... sabahı etmeden uykuya da dalamıyorum... canım sıkılıyor... istemiyorum düşünmek... canım sıkılıyor... canım sıkılıyor... canım sıkılıyor... istemiyorum düşünmek....

ne olacaksa olsun... olacağına varsın herşey... yeterki düşünmeyeyim ben... düşünmek zorunda kalmayayım... canım sıkılıyor, düşünmek istemiyorum....

ve işte yine döndüm... 2,5 yıldan sonra...