ne kadar savunmasızız aslında... ufacik, iki hecelik kelimelere yeniliyoruz... nasil da derin yaralar aciyo... oylece kalakaliyoruz... buyudukce solacagini umud ediyosun ama her malubiyetinde daha da guc kazaniyo... yara daha da cok buyuyo... ve daha cok can yakiyo... sonra da kissassa kissas... iki heceli tek kelime "bitti"... artik hersey bitti... kendi silahi ile vurmak... akintiya boyun egdiginde nasil da aslinda damarlarindaki kana sizdigini gormenin saskinligi... akintiya saldiginda ve adimlariyla dans ettiginde... kendi silahi ile vurdugunda... camurlasiyosun... yaniyo mudur cani??? bilmiyorum... sogukkanli bir katiller / doktorlar gibi... hic acimadan yakmak cani... baska bi yolu yok ki kendini anlatmanin... yakacaksin cani yandigi gibi canin... bulayacaksin camurlu su gibi beynini ve damarlarinda akan kani... bi umut... belki o zaman seni anlar... ama anlamasa da sorun diil... iki heceli tek kelime yardimina kosar... "bitti"... senin de hep dedigin gibi "hersey bitti"... artik cok gec... bundan sonra bi b...k olmaz... "bitti"... tmm artik tum yaptigim sermayeden yemek ama onunda da sonundayim... bak artik ben de kabullendim... boyun egdim bak... egdim cunku yoktu ki takatim kaldirmaya omuzlarimin uzerindeki kazani... ve kafa yanmalari.. ya da beyin kanamalari... sonu buydu... durmak zorunda kaldim... gucum tukendi... tum gucum hala pamuk ipligi ile (secenegi olmayan tek sey bu yasamak... ) yasama tutunmak... biraz daha zorlasaydim yuvarlanmis gitmistim coktan... gidemezdim... oyle bi secenegim yok cunku... secenegi olmayan tek sey yasamak...
sogukkanli katil doktorlar gibi... firsati kacirmamak... yakmak... acik yaraya tuz basmak... hem de olmekten bi sn oncesine kadar... ama yasatmaya devam etmek.... olduresiye can yakmak... ama yasatmak... gercekten anlamasin mi saglamak yoksa sadece icindeki pisligi mi kusmak... kusup rahatlamak... ise yarayacak mi... zaman lazim... henuz bi belirti yok.... no regret at all... at least gave it a shot...
akiyo... ne kadar da dolmus... bi adim sonrasi patlamak iste... ve kafa yanmalari... izin veremezdim... kacmakti tercih... hayati rafa kaldirmak... buyuk bi yanilgi... hayat rafa kaldirilir mi??? soz dinler mi??? seni bekler mi??? akip gider... mind the gaps my friend... hayatla arandaki bosluga dikkat.... ininden cikip er meydaninda boy gostermek zamani... ve boslugu kapatmak... yakalamak...
23 Ekim 2008 Perşembe
21 Ekim 2008 Salı
kendime yazilarim... kactikca sana kosmak...
ilginc... nasil bi zamanlama bu simdi??? komik ve cok ilginc... birileri saka yapiyo galiba bana... yine de tercih meselesi hayat... iste bu yasamak.... ne olursa olsun yaptigin tercihler belirliyo hayati... cogu zaman sanki sadece bi tane tercihimiz var saniyoruz... yani saniyoruzki tercihi biz yapmiyoruz.. ama hayir... tercihleri bizzat kendimiz yapiyoruz... gitmeye de bilirdim... bencilligi de tercih edebilirdim... hayir bu kotu anlamda bi bencillik degil.... sadece sahiden onemine ragmen diger yolun, kendi hayatini ilgilendiren, birinci dereceden kendini ilgilendiren o yolu secmek olurdu bu... durustce... yani evet ahlakli bi tercih yaptim... belki alkis bile aldim... ama durust degildi... i wasnt really honest... just did wt i had to do... wt everybody else expected me to do... i did not dissapoint anyone with my choices but indeed it is a big dissapointment to find out that it was not an honest decision.... inanmazsam inandiramam... inanmadigima benim diyemem... benim ollmayanin icinde kendimi kaybedemem... ama "benim" yok su hayatta.... beni hayata baglayacak "benim"leri kaybettim yolda gelirken bi yerlerde... sanirsam orta 1di... ve ben henuz sadece 11-12 yasindaydim... evet orada kaybettim ben tum benimlerimi, bana "ait"leri... iste tam orada atildim ben oyundan... ve sadece bakakaldim ardindan tum giden ben'lerin... bi yere birine ait olamamak ya da sahiplenememek kimseyi or bi yerleri... varlik nedeninin yok olmasinin ta kendisi iste... yok oldum tum varliklarimi yitirirek... couldn't catch up with it "life" ever again... at least since now... no hope for the future... indeed there is no future... gelecek asla gelmeyecek cunku ben gecmiste tum benimlerimi yitirdigim yerde takili kalacagim... su kafayi dogdugum bu evde biraksam.... sonra da elime kalemimi kagidimi alsam... sirtimda cantamla dolasirken aylak aylak dunyanin sokaklarinda... yeniden yazabilir miyim kendi oyunumu???... kendim yazip kendim yonetip kendim oynasam... icinde istediklerime rol versem ve istemediklerime herturlu "hatıra" ragmen hayir diyebilsem... iyisiyle kotusuyle egrisiyle dogrusuyla ben herkesin oyunun icinde oyunumu oynayabilsem... hayati rafa kaldirmadan... kapali bilinc... hissetmeyerek atiyorum adimlarimi, algilayamiyorumki agzimdan cikan laflari... cunku hicbiri bana ait diil... ne attigim adimlar, ne soyledigim sozler ne de yaptiklarim... hicbirinde ben yokum... bana ait diil hicbiri... ama o zaman bi yolunu bul kac, sıyrılıver nolur be guzelim... escape... just runaway... away... ya da kabul et ve boyun eg... benimse... sana ait et... sana ait'lere ekle (ki henuz ait'ler yok bende but u can make it first my dear)... kactikca sana kosmak... nefre ettikce benzeri olmak... nefret ettigim biri olmak... kendimi nefret ettigim oldurmak... beni tum "benimler"den ayiran herseyin sorumlusu suclusu sensin... herseyi bilen aslinda hicbiseyi bilmeyen... .... .... .... ...
6 Ekim 2008 Pazartesi
cam tavan...
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar.Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker.Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir.Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı "hayat dersi"ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkanları vardır ama kaçamazlar.Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir.Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösterir.
Buna "cam tavan sendromu" denir. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır.
Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir.
Yapabileceğin, yapabileceğini düşündüğün kadardır.
5 Ekim 2008 Pazar
ben de koc burcuyum...
kalbi monte edilmeyi unutulmus soguk mantikli keskin bir bicak :) (waoovvv sair olup ciktim bile:) :p)) sakasi bi yanai siir, kelimeler yurek ve duygu isi yani sevmek isi:) ama yurek olmayinca sevmek de olmuyo :)
yine de sunu kesfettim siirler melodilerle ruh buluyor bende... yani sarki / turku olunca dikkatimi oyle cekiyor once... sonra durup bakiyorum bu ne diye ve sozlerine sarkilarin yani siire oylece dusuyorum:) bu da minik de olsa bi "umut" benim icin...
aglamak yagmur ile mavi ile ruzgar ile esdeger benim icin... hepsinin ortak yonu ise bana huzur vermeleri... ve tabiiki mutluluk... walla aglamak bile benim cogu zaman beceremediim bisey o yuzden sana uzulmedim imrendim... bardaktan bosanircasina aglamak da kocaman bi yuregin isi;)hem de onca saat... :)
kapanmaz gülüşünün açtığı yara...
ama sen yine de gul hep... sen yine de huzuru ve mutlulugu yalnizca gul'mekte bul cnm....
gorusmek icin yagmur duasina cikmak gerek :) hayal kirikligina ugramak yok ama beni gorunce... simdi yazilarin arkasindaki hayalet olmak guzel:) ama yuzyuze karsilsinca utanirim ben :p
1 Ekim 2008 Çarşamba
bi kereden bisey olmaz!!!???...
Bir kereden bir sey olmaz.... ben sadece teklif ettim... zorla mi al/yap/git/gel... dedim !!! ???
Boyle baslamaz mi butun kotulukler... kotuluklere malubiyetler... sonunda hem bu dunyadan hem oteki dunyadan olmak... nasil da normal, olur burunuyor gozumuze en buyuk gunahlar... hep bu “bir kereden birsey olmaz”a siginan o buyuk gunahlar... kucuk bir adim degil mi zaten buyuk gunahlara iten, bir kivilcim o kocaman yangınları baslatan... cehenneme mahkum eden, Rabbin rizasini kaybettiren, cennetten kovduran.... hep bu kucuk adimlar ve hep “bir kereden bisey olmazlar” degil mi???
En cok en “ufagi” sakinmanın baslangici o yuzden “bakislari yere cevirerek” baslamak gerek... yolun basindan “çıkmaz”a girmemek tek tedbiri... kendinsin savastigin, nefsindir bogustugun en buyuk dusmanın yani... insanin kendisine verdigi zarardan daha buyugunu veremez baska hickimse... iste o yuzden kendinden baslamali sakinmaya... once kendinden korkacak insan, kendi nefsinden, ve sonra kendini yanlisa iten herkesten ve herseyden... ama dışımızı duzeltmekle baslamalı.. bana arkadasini soyle sana kim oldugunu soyleyeyim... suclu arkadasin degil sensin... onu secen sen... sen gibi olmasa barinmazsin bi dakka yaninda... duzeltmek icin once yanlis arkadaslardan yanlis ortamlardan yanlis yollardan uzak durulacak... ve Allah’a siginilacak... Allah’in ilmi ile doldurulacak beyinler ve ilahi sevgi ile yurekler... iste o zaman ne icerden ne de disardan korkulur... o zaman acacaksin icini disariya ve karisacaksin kalabaliga... korkmadan... :)
Allah’a emanetiz zaten hepimiz... O hep korusun bizleri once kendimizden kendi nefsimizden sonra da her turlu kotulukten ve seytanin serrinden... Amin...
Boyle baslamaz mi butun kotulukler... kotuluklere malubiyetler... sonunda hem bu dunyadan hem oteki dunyadan olmak... nasil da normal, olur burunuyor gozumuze en buyuk gunahlar... hep bu “bir kereden birsey olmaz”a siginan o buyuk gunahlar... kucuk bir adim degil mi zaten buyuk gunahlara iten, bir kivilcim o kocaman yangınları baslatan... cehenneme mahkum eden, Rabbin rizasini kaybettiren, cennetten kovduran.... hep bu kucuk adimlar ve hep “bir kereden bisey olmazlar” degil mi???
En cok en “ufagi” sakinmanın baslangici o yuzden “bakislari yere cevirerek” baslamak gerek... yolun basindan “çıkmaz”a girmemek tek tedbiri... kendinsin savastigin, nefsindir bogustugun en buyuk dusmanın yani... insanin kendisine verdigi zarardan daha buyugunu veremez baska hickimse... iste o yuzden kendinden baslamali sakinmaya... once kendinden korkacak insan, kendi nefsinden, ve sonra kendini yanlisa iten herkesten ve herseyden... ama dışımızı duzeltmekle baslamalı.. bana arkadasini soyle sana kim oldugunu soyleyeyim... suclu arkadasin degil sensin... onu secen sen... sen gibi olmasa barinmazsin bi dakka yaninda... duzeltmek icin once yanlis arkadaslardan yanlis ortamlardan yanlis yollardan uzak durulacak... ve Allah’a siginilacak... Allah’in ilmi ile doldurulacak beyinler ve ilahi sevgi ile yurekler... iste o zaman ne icerden ne de disardan korkulur... o zaman acacaksin icini disariya ve karisacaksin kalabaliga... korkmadan... :)
Allah’a emanetiz zaten hepimiz... O hep korusun bizleri once kendimizden kendi nefsimizden sonra da her turlu kotulukten ve seytanin serrinden... Amin...
Etiketler:
bi kereden bisey olmaz,
gunah,
tovbe
kim o?
''Kim o deme boşuna
Benim ben,
Öyle bir ben ki gelen kapına
Baştan başa sen...'' (Özdemir Asaf)
Benim ben,
Öyle bir ben ki gelen kapına
Baştan başa sen...'' (Özdemir Asaf)
bir deli yagmur...
Bir deli yağmurdun sen.Yağışını,tepeden tırnağa beni sırılsıklam yapışını severdim.Her damlan içime işlerdi,her damlan yüreğime akan bir nehre dönüşürdü.O ıslak halimle tir tir titrerken,bir tek damlanı bile kaçırmamak için kapanmazdım hiçbir yere.Yağmurdan sonra üşümeyi kim sever ki?Ben severdim işte.Bir yağmur bağımlısına dönüştürmüştün beni.Sen yağdığın zaman;elinde şemsiyeyle gezen,kaçışan insanları gördükçe öfkelenirdim.Seni hissetmeyen insan, neden yaşardı ki dünyada?Sonra dağılırdı öfkem ve gururlu bir gülüş kaplardı yüzümü.Hiç kimsenin fark etmediği o güzel ıslaklığın tek sahibi bendim.Bu beni hepsinden ayrıcalıklı kılıyordu.Onlar sıradandı,ben farklı.Uçurumun dibindeki yalnız çiçektim ben.Tek besinim yağmurdu.Yağışını beklerdim.Kurak günlere,ayaz gecelere inat hiç bitmeyen bir umutla beklerdim. Kapardım yapraklarımı,bükerdim boynumu direnmek için.Umudun yitip gittiği günler de oldu elbette.Bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da oldu.Yağmama ihtimalin yoktu;ama,ya ben sabırsızdım,ya da sen yağacağın zamanı çok iyi bilirdin.Ben bunun rahatlığıyla hiç solmayacağımı düşünürdüm.Yağacağını bilerek özlemenin tadını da sevdim ben.Benimle birlikte bekleyen diğer yalnız çiçekler "Artık yağmayacak" diye kendi yağmurlarından ümidi kesmişken,ben "Durun" derdim onlara."Benim yağmurum hepimizi hayata döndürmeye yeter..."Öyle kıvamında yağardın ki,ne sel olup yıkardın duvarları ne birkaç damlayla kandırırdın dünyayı.Hep yettin,hep "Şükür" dedirttin.Seni taşıyan bulutlar da hiç siyah olmadı.Yakışmazdı sana kara bulutlardan düşmek dünyaya.Aydınlığını verdin,beyaza boyadın onları.Bu yüzden hiç bir zaman yıkım olmadı yağışın.Yağışından sonra gökkuşağına dönüşmeni de sevdim.Her damlan başka bir renkti.Gözlerimi alamazdım o renk cümbüşünden.Çabuk kaybolacağını bildiğim için bir saniye ayırmazdım gözlerimi senden.Sonra güneş yükselir,sonra sen çekilirdin.Ama her gidişin,yeniden döneceğinin müjdesiydi,bilirdim.Bu aralar yine kurak gidiyor günler.Ne bir bulut var, ne de yere düşen bir damla.Ben yine direniyorum;ama, geçiktin ey yağmur.Sitemdir sanma,vardır bir bildiğin; ama,düşün ki sen olmasan solup gideceğim bu çorak dünyada.Yağ ve sırılsıklam et beni.Ben öyle tutkulu,öyle yağmur delisi...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)