kelimeler harflerden oluşmuyor anladım... gözyaşı dökmeden çıkmıyor yazılar.... genelde can acıtanından..
garip susman gereken yerde konuştun ve konuşman gereken yerde susuyorsun... böyle olacaksam ben de kimseyi sevmeyi istemem... ondan belki de kaçışlarım insanlardan ve hep uzaktan seslenmye çalışmalarım... senin gibi... korkak... altına sokmaktan korktuğum elimi uzaktan sallayarak anlatmaya çalışıyorum ben de... aklımca uzaktan yardım etmeye çalışmalarım... eğer tam zamanında söylenmezse sözler beyhude arkasından çabalamalar... o "an" da beceremezsen söylemeyi, susmayı becereceksin sonsuza dek... yüreğinin götürdüğü yere git'i hatırla... aslında giderken "gitme, gidemezsin, dur" demesini bekliyordu ama o hayatına karışmaya hakkı olmadığını düşünüyordu... halbuki bir "dur" kelimesi ne kadar da farklı bir yöne çekerdi hayatı... bambaşka bir yaşam olurdu çizilen... belki de daha uzun.... ama çıkmadı... ve kısaldı. garip susman gereken yerde konuşuyorsun konuşman gereken yerde susuyorsun...
belki de hep yaptığım hata... olduğundan fazlasını beklemek, fazlasını ummak... yani aslında ideal olanı umulur hep... ideal olanı, olması gerektiği kadarı umulur ama... herkes her rolün hakkını veremiyor işte... iyi oyuncu var kötü oyuncu var.... galiba doğrusu herkesi kapasitesi ile kabul etmek ve o kadarını umud etmek... ideal olandan çok daha az vasatın çok daha altında da olsa ne kadarsa o kadarı görmek lazım... 5litre alan bir kovaya 10lt su dolduramazsınki... e o zaman neden 5 kuruşluk adamdan 10 kuruşluk adam olması beklenir. ... olmadığında üzülmelerimiz de cabası... halbuki ne kadar boşa akıtılan gözyaşları ve boşa akıp giden zaman saçma sapan beklentilerimize harcadığımız... sor hiçbir kusuru yok, sor herşeyi en iyi şekilde yaptı sor hiçbir zaman hatası olmadı... nasıl bakarsa öyle görüyor herkes... o zaman bizim bakma biçimimizde bir sorun var... bakmayı öğrenmek lazım polyanadan.... ve dolu görebilmeyi yarısını... kandırmakla da başlayabiliriz... yersek... zamanla inandırabiliriz de... kimbilir... bildiğim tekşey hedefler belirlemek, kişilere değil olaylara endeksli yaşamayı öğrenmek.... oyuncular değişir farklı yüzlerdir gelip geçen... kimileri iyi yaparak rollerini mutlu izler bırakır, çoğu ise sadece acı veren çizikler atarlar yüreğe, beyne, mideye, anılara....
kabullenmek herkesi olduğu gibi tek yolu daha fazla acıların çekilmesinin önüne geçireni... yoksa insanları düzeltmeye çalışmak ya da kafası basmayan şapşallar gibi ısrarla şaşakalmakla akıp gitmesine izin verilir ömrün ilk yarı yılı... kalan sağlar bizimdir...
oldu... sadece klavyedeki tuşlarla yazıldı bu yazı... belki de yorgun gözyaşları... zaten iyice azaldılar... hatta çoğu zaman yoklar... tam da istenildiği gibi... ezelden beri....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder